Mobil bankacılıkta sorun çıktı Mesajdan anladığım back end serverde kod çöktü ve doğru hata mesajı app’e gelmiyor. Aradık yardım hattını. Neyse yaklaşık 25 dakika şu otomatik robotla boğuşup insan sesine kavuştuk. İlave 14 dakika sürdü benim ben olduğumu anlama soruları. Problemi anlatırken kız lafın ortasına girdi. ‘Sen şimdi telefonu tamamiyle aç kapa, sonra bu app’i…
Utanıyorum. Ayıplıyorum. Ders çalışırken anlayamadığım bir sürü anahtar kelime çıkıyor karşıma. Çözümü Türkçe-İngilizce google sözlükte buldum. Yıllar içinde İngilizce öğrenmeye çalışırken, İngilizceyi tam öğrenemediğim gibi, gelişen Türkçeyide kaçırmışım. Tipik göçmen sendromudur hep arada kalmak. Herşey hep yarım yarım; dil, kültür, aidiyet, adres. Orada iken vapurda simiti, burada iken oradaki bagelı özlemek vs. Orada mevcut polisiye…
Eski Hawaii dalışımda uzaktan hexsnchiformes sınıfı köpek balığı zannettim. Ama yaklaşınca squaliformes çıktı. Carcharhiniformes bile olabilirmiş.
Aziz Nesin’i matah zannederdim Meğer ülke tamamiyle organik komediymiş. Cumhuriyetten, Osmanlıdan, İslamdan, Vikinglerden önce oluşmuş gölü, iki gözü dönmüş altın arayacak diye bozan zihniyet; sitedeki 12 yıllık trafoyu devlete devreceğim dedikten sonra Tarihi Eserler komisyonundan rapor istedi, acaba trafonun altında medeniyet varmı diye. Evet var tabiki. Fareler, solucanlar, çıyanlar, karıncalar. Hepsi bizden medeni.
Durum: Sahiller çime halı serip nargile içen suriyeliler dolu Denizde halay çeken askerlik yaşında suriyeliler var Otellerde tepeden tırnağa kapalı araplar ve tepeden tırnağa açık ruslar var Aylar önceki tahmine göre, belediyeler kırpılıyor (death by thousand cuts sendromu) ve ülke EBB (en büyük belediye) haline geliyor. Ekonomi çok iyi. Tahminim yeni zamlarla—pardon güncellemelerle— daha da…
Sade ayran? Ol inklusif bir otel. Gözleme var, ayran var. ‘Sütaş’ ayran dolabının yanındayım. Ben: sade ayran varsa alayım. Garson: bilemiyorum. Şefe sorayım. Şef geldi. Ş: Sade ayran istemişsiniz. B: evet, varmı? Ş: yok! B: peki bu dolaptakiler neli? Ş: onlar kutu ayran. Hiç kullanmadım. — 2 paralık espri yapacaktım geri yüzüme bulaşdı. Offf offf
Poşet muhabbetlerim. Bugünlerde marketlerde klasik poşet muhabetlerim var. Hangi renkleriniz var bugün? Geçen sattığınız delik çıktı. Getirsem değiştirirmisiniz? Garantisi var mı? İade süresi diğer ürünler gibi 15 gün mü? Kışlık yeni modeller bu mağazanıza gelmedimi? İstatistiksel olarak ters birine rastlamadım ama yakındır.
Dondurma yalamak? Yalayarak dondurma yenmesini engelleyecekmiş. Belki son zamların acısını hafifletsin diye dondurmanın üstüne oturun der.
#LestWeForget Once again re-reading Generals Die İn Bed during Memorial week. It is a great Canadian book by Charles Harrison. Labelled as anti-war book some! Seriously? IMHO only a draft dodger or someone who never served can glorify war.